21 Aralık 2010 Salı

Merrell Motive Bot

Kışın gelmesiyle yaklaşık 1,5 senedir kullanmakta olduğum Merrell Motive botların incelemesini yapmamın zamanının geldiğini anladım:) Böylece henüz bot almamış olanlar varsa, bu tip botları almadan önce kabaca dikkat etmeleri gereken konuları görebilirler diye düşündüm.



Evet efendim benim yaklaşık bir küsür yıldır ayıla bayıla giydiğim botlarım işte tam bu model ve bu renk. :) Yaptığım araştırmalarda siyah ve grisinin de olduğunu farkettim ama Türkiye'de bulunmuyor ne yazık ki. Ben genelde kahvrengi bot aldığımdan bana sorun olmadı o başka ;)

Şimdi ben aslında şehir içinde bu tip botların giyilmeyeceğini düşünen tayfadandım. Ama son aldığım 2 Camel  botum da oldukça şık görünmesine rağmen, hem ayağım üşüyordu, hem de az biraz suya bassam veya sert bir yağmur yağsa hemen ayaklarım ıslanıyor ve üşüyordum. Yani askeri eğitimlerde zaten genellikle ıslanıp üşüdüğümden, sivil hayatta da bu çileyi çekmenin alemi yok diye düşündüm ve ilk etapta eski "kibar" botlarıma göre bana biraz "kaba" görünseler de yukarıdaki botları almaya karar verdim. Aslında Cevizlibağ'daki Yeşil Kundura'ya girdiğimde ilk niyetim biraz daha kalın tabanlı olan yeni bir Camel bot almaktı. Baktım öyle bir model yok. Çok güzel bir CAT beğendim, hem şık, hem de dayanıklı duruyordu. Ama satıcı çocuğu biraz sıkıştırıp biraz üsteleyince yağmur suyunu alabileceğini itiraf etti ki hemen almaktan vazgeçtim. :)

Bu tip bir botu anlatırken doğa sporlarıyla uğraşanların haşır neşir olduğu, bu konulara ilgisi olmayan insanlarınsa genelde pek bilgisinin olmadığı Vibram, Thinsulate, Gore Tex, Air Cushion, Polartec vs birçok teknolojiden bahsetmemiz gerekir. Bu yüzden Merrell Motive model botumuzda bulunan teknolojileri sizinle paylaşacağım ki ileride Merrell veya başka bir marka bir bot alacak olursanız bu tip özellikleri olmasına dikkat ederseniz, aldığınız botu daha uzun süre ve daha çok severek kullanabilirsiniz.


Kısaca Merrell'den bahsetmek gerekirse 1981 yılında kurulmuş bir Amerikan outdoor ayakkabı firmasıdır ve genellikle Vibram tabanlı ürünler sunar. Teknik ayrıntıları anlatırken sokak ağzının dışında firmanın kendi bilgilerini vermek istiyorum. Ondan başka sitelerden yardım alacağım. Yazının sonunda aktif linklerini bulabilirsiniz. Hemen başlıyorum! 




Air Cushion:

Merrell’in patentli Air Cushion teknolojisi, darbeleri emerken dengeyi sağlamaya yardımcı olur. Topuk bölgesinde bulunan Air Cushion vücut ağırlığının dört katına kadar olan darbeleri emerken, benzersiz bir rahatlık ve destek sağlar. Air cushion kademeli bir yapıya sahip olması sebebiyle topuğun sabit kalmasına yardımcı olurken, ayağın da dengelenmesini sağlar. Kısaca bir koşu ayakkabısının rahatlığını ve yastık etsikini sunarken, seyahat ayyakabılarında bulunması gereken denge ve kontrolü de beraberinde verir. Herhangi bir kapsül ya da balon ihtiva etmediği için patlama riski yoktur.




Vibram Taban:

Vibram tabanlar 6 arkadaşını yetersiz ayakkabı donanımı yüzünden İtalya Alp'lerinde kaybeden bir İtalyan olan Vitale Bramani tarafından kurulmuş ve Pirelli tarafından maddi olarak destek görmüş bir firma tarafından üretilmektedir. Şuan dünyada 1000'den fazla ayakkabı üreticisi tarafından taban olarak Vibram ürünleri kullanmaktadır.

Buraya aslında daha güzel görünmesi açısından yeni bir botun taban fotoğrafını da koyabilirdim ama düşündüm ki eğer bir süreden beri kullandığım ürünün incelemesini yapıyorsam güncel halini görmek istersiniz. Evet benim 1 yıldan uzun süredir kar, buz, çamur, yağmur demeden, nasıl olsa su da geçirmiyor diyerek gözümü budaktan sakınmadan kullandığım botlarımın tabanları bu durumda. Gayet sağlam duruyorlar ve bazı markaların boşa isim yapmadıklarının kanıtı gibiler. Şimdi taban olayında en büyük sorun şu: 

Eğer yürüme amaçlı bir bot isteniyorsa tutunmayı arttırması açısından tabanda kullanılan kauçuğun daha yumuşak seçilmesi gerekir. Eğer dağcılık vs hedefleniyorsa o zaman dayanıklılığı arttırmak açısından daha sert malzemeler kullanılmalıdır ki bu tutunma dediğimiz oranı düşürür ve şehir içi kullanımı biraz daha zor hale gelebilir. Bakalım burada Merrell, Vibram'ın hangi çözümünü kullanmış:)

Merrell, portföyündeki hiking multi – sport ve trail ayakkabılarının yaklaşık % 75 ‘inde Vibram tabanları kullanmaktadır.

Vibram Tabanın Sundukları,
  • Keskin açılı frenleyiciler ve inişte kolaylık sağlayan topuk
  • Tırmanışa uygun, çok yönlü "S" şekilli çiviler
  • Ayağın doğal bir şekilde esnemesi için orta kısımda tırnak bulunmaması
  • Kaymayı önleyen, aşınmaya dayanıklı sağlam zemin tutucu kauçuk
Trek and TC5 + Rubber Compounds ( Kauçuk bileşimi )

Vibram’ın trek and TC5+ Rubber Combounds teknolojisi, sağlam tutunma, denge ve aşınmaya karşı gösterdiği direnç ile çığır açan bir buluştur.. Laboratuvar ve dış mekanlarda yapılan testler sonucunda bu teknolojinin outdoor pazarında en iyisi olduğu ispatlanmıştır.

GRIP, ıslak ve kuru zeminde mükemmel tutunma;
WEAR, tabanın ömrünü uzun tutan ve teknik özelliklerinin kaybolmasını engelleyen yapı.



Sıcak ve Soğuk Hava Koşullarındaki Performansı

Trek and TC5+ bileşimi soğuk ya da sıcak hava koşullarına aldırış etmeksizin teknik özelliklerini koruyabilen bir özelliğe sahiptir.


Şimdi işin kullanıcı yorumu kısmına gelelim. Botları ilk aldığımda, tabanları ıslak, otoban tarzı pürüssüz asfaltta, ıslak metal üstünde (haliyle) vb neredeyse bütün ıslak zeminlerde ciddi derecede kayıyordu. Kaseyi kırmadan geçirdiğimiz alışma döneminden sonra, sanıyorum tabanların biraz da törpülenmiş olmasıyla bu sorun ciddi derecede azaldı, hatta şuanda evimizin önündeki yokuşları ciddi yağmurlarda bile kaymadan, gönül rahatlığıyla çıkıyorum. Geçen sene İstanbul'da yaşarken kar yağdığında botların tutunmasını görünce inanamamıştım. Salt buza basmadığınız sürece karda bu botlarla düşmeniz imkansız gibi. Şunu unutmayın ki buz gibi yüzeylerde tabanı özel olarak çivilenmiş ürün kullanmazsanız zaten ayakta kalma ihtimaliniz yok. :)



Polartec:

Yünün ( Fleece ) mucidi olan Polartec firması termal izolasyonlu giyim ve aksesuar pazarında devrim yapan bir firmadır. Polartek kumaş geleneksel izolasyon malzemelerinin aksine az yer kaplayan hafif bir malzeme sunar. Kumaşın her iki tarafında bulunan hava cepleri vucut sıcaklığını hapsederek termal izolasyon sağlar. Polartek kumaş nefes alabilen ( terin dışarı atılmasını sağlayarak ) , çabuk kuruyan ve tüylenmeyen özellikleri ile diğer yünlü kumaşları geride bırakan bir üründür. Bilinçli outdoor tüketicileri polartek kumaştan yapılan elbiseleri tercih etmektedir. Artık polartek kumaşın bu faydalarından ayakkabı alanında da istifade edilmektedir.

Gerçekten üstteki açıklamaya uygun düşecek bir kullanıcı deneyimim oldu. Askerlik hayatım ayaklarımın üşümesiyle geçtiği için gerçekten ayaklarımı sıcak tutacak bu tip bir botun varolabileceği ihtimali bana çok uzak görünüyordu. Ama gerçekten Polartec bunu sağladı. Hayatımda ayağımı bu kadar sıcak tutan bir botum daha olmamıştı. Bunlardan çok daha fazla para verdiğim Camel Active botların içinde ayaklarım resmen soğukla savaş verirdi. Ve fotoğraftan da görebileceğiniz üzere siyah kısım Polartec'tir ve şimdiye kadar hiç tüylenmemiştir. Tüylenme olayından nefret ederim ve kazaklarınızda bundan nasıl kurtulacağınızı buradaki yazımda anlatmıştım:)



Thinsulate:

Thinsulate izolasyonu kışlık ayakkabı kullanımında bu kadar önemli yapan nedir? Thinsulate izolasyonu önemli kılan üç kelime şudur; hafif, ince, sıcak. Thinsulate; köpük, yün ve keçeden en az iki kat daha fazla sıcaklık sağlayan pazardaki en hafif sentetik izolasyon malzemelerinden biridir. Sağlam ve basınca dayanıklı Thinsulate izolasyon malzemesi ayağı sıcak tutan çok önemli hava ceplerine sahiptir. Outdoorcuların Thinsulate'i tercih etmesindeki bir diğer sebep de malzemenin ıslakken bile sıcaklığı muhafaza edebilmesidir. Suda, ağırlığının    % 1’inden daha azını emerek ayağı sıcak tutar.


200gr Thinsulate İzolasyon, serin ortamlar ya da kullanıcının aktivite sırasında yüksek vücut ısısı sağladığı durumlar için önerilir. 400gr Thinsulate Ultra İzolasyon, soğuk ortamlar ya da kullanıcının normal vücut ısısı sağladığı hafif aktiviteler için tavsiye edilir.

Burada çok uzatmayacağım, gerçekten botlar haif, sıcak ve ince:) Görünüşüne aldanmayın gerçekten oldukça hafifler.



ETC Sürtünmeye Dayanıklı Astar:

ETC lining markasının laboratuvar testleri ve saha çalışmalarında kanıtlanmış konfor teknolojisi, sürtünmeyi neredeyse sıfıra indirmekte, sıcaklık ve nemi azaltarak rahat bir kullanım sağlamaktadır. Sıcaklık ve terden kaynaklanan rahatsızlık ETC-on-the-inside teknolojisi tarafından büyük ölçüde engellenmektedir. ETC lining   (Astar) yüksek dayanıklılık, nefes alabilirlilik ve aşınmaya karşı direnç için dizayn edilmiştir. ETC-on-the-inside astar bügün pazarda en düşük sürtünme katsayısına sahip astar malzemesidir. Ayrıca bu astar bakteri oluşumunu % 99 oranında azaltan bir özelliğide sahiptir. 

Önündeki çarsak bandının aslındaki yandaki "M" harfinin olduğu kısımları kaplayacak kadar geniş olması onu tam bir çakıllı trekking/dağcılık botu yapabilirdi. Şuanki bol dikişli ve az çarsak bantlı haliyle aşırı zorlanmalarda patlamaya daha meyilli bir görüntüsü olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Ama benim alırkenki amacım %80-90 şehir kullanımı olduğundan ben çok önemsemedim açıkcası. Sonuçta şehirde kullanacağınız bir botun çakıldan yırtılma veya kayaya sürtünüp parçalanma ihtimali çok düşük olacağından bu tip bir donanım botun fiyatını oldukça arttırabilirdi.

  

Waterproof:

Bu botu alırken en çok aklıma takılan kısımlardan birisi botların GORE-TEX değil de Merrell'in kendi patentli Waterproof teknolojisini kullanıyor olmasıydı. Neticede GORE-TEX piyasada kalitesini ve kullanışlılığını kantlamış bir teknoloji olduğundan "Acaba Merrell Waterproof yazsa da su geçirir mi?" sorusu aklıma takıldı. 

Peki Merrell Waterproof nedir? Ayakkabı derisi su geçirmez özellikteki astar ile kaplanır. Ayakkabı üzerindeki tüm dikiş delikleri yine aynı şekilde su geçirmez bant ile kaplanır. Merrell’in seam-sealing sistemi 7 cm derinliğindeki suda 100.000 kez esneklik testini geçen membrandan ( İnce Zar ) oluşmaktadır.

Ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki neredeyse bileğime gelen sulara basmak durumunda kaldığım zamanlar olsa da en küçük bir su alma durumu yaşamadım. Üstteki fotoğrafta da görebileceğiniz üzere botun dili en üst kısma kadar dikili olduğundan zaten üst sınıra kadar sulara gönül rahatlığıyla girebilirsiniz. Yağmurun çılgınca yağdığı zamanlarda uzun süre derin sularda yürümek zorunda kaldığım günler oldu (Ah Güngören günlerim:)) pantolonumdan aşağı süzülen hariç, botun büyük kısmı sürekli su içinde olmasına rağmen hiç su almadı.





Sonuç olarak:

Ben botlarımı bir yılı aşkın süredir oldukça yüksek memnuniyetle kullanıyorum. Alırken çarsak bandının dar olması ve nispeten fazla dikişli yapısı dikkatimi çekmiş olsa da kullanım amacımda sorun çıkarmayacağını düşündüğümden ve diğer botlara oranla uygun fiyatı (175 TL) nedeniyle, aslında o günlerde bana pahalı gelmiş olsa da, aldım. Eğer ağır dağcılık faaliyetlerinde veya büyük çakıllı trekking patikalarında kullanacaksanız daha az dikişli ve daha büyük çarsak bantlı modelleri tercih edebilirsiniz. Tabi ki o modellere en az 2 Merrell parası vereceğinizi de unutmayın. Onun dışında gerçekten rahat, sıcak, hafif ve şehir içi koşullarına göre oldukça dayanıklı bir bot arıyorsanız, uygun fiyatı ve kaliteli malzemesiyle sizin için doğru seçim olacaktır. Benzer yapıda bir bot alırken Merrell almasanız bile mutlaka Polartec, Thinsulate, Gore-Tex, Vibram gibi teknolojileri içerip içermediğine bakınız. Bunlar kalitesi kanıtlanmış ürünlerdir. Keşke üstte koyduğum siyah ve gri modelleri de seçenekler arasında olsaydı.


NOTLAR:

Yazıdaki teknik bilgilerin bir kısmı Yeşil Kundura sayfasından alınmıştır. Eğer Merrell bot almak istiyorsanız Satış Sayfalarına bir göz atabilirsiniz. Orada bulamayacağınız modelleri mağazalarda bulabilirsiniz.

7 Aralık 2010 Salı

Garanti Bankası Shop and Miles Kredi Kartları

GÜNCELLEME:
01 Mayıs 2012 tarihinden itibaren Shop and Miles Card adını Miles and Smiles olarak değiştirmiştir. Yeni kartların farkları için Miles and Smiles Kredi Kartları yazımı okuyabilirsiniz. Ama değişmeyen özellikleri görmeniz için önce bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim.

Tekrar merhaba.:)
Bugün bir tarafından çok memnun olduğum bir tarafındansa adeta nefret ettiğim Garanti Bankası'nın Shop and Miles kartlarını ayrıntılı bir şekilde inceleyeceğiz.


"Kredi kartının da incelemesi mi olurmuş?" demeyin, çoğu ürün veya hizmet gibi bu kartları da bilgisizce kullandığımızdan ya haklarımızı bilmediğimizden bir sürü boşa para ödüyoruz, ya da eksik bilgimiz yüzünden karşılaştığımız ücretler yüzünden hüsrana uğrayıp küsüyoruz. Ondan artı ve eksileriyle bu programı inceleyeceğim ve mümkün olduğunca objektif kalmaya çalışarak zaman içerisinde yaşadıklarımı sizlerle paylaşacağım.

"Nedir bu Garanti Shop&Miles Card?" derseniz Türk Hava Yollarının Uçuş Programı olan Miles&Smiles'ın Garanti Bankasının Kredi Kartıyla birleştirilmiş şeklidir. Yani bu kartlarla harcadığınız para karşılığında mil kazanırsınız. Tabi ki program ortaklarında harcarsanız daha çok kazanırsınız ama Garanti Bankası'na ait olmayan POS'tan çekseler bile mil kazanmaya devam. Türk Hava Yollarıyla yaptığınız uçuşlardan da mil kazanırsınız. Hatta sadece Türk Hava Yolları'ndan değil bütün Star Alliance Hava Yolarının uçuşlarından mil kazanırsınız. Ve biriken millerinizle bedava uçak bileti alırsınız. Ben önceden Bonus Kart kullanıyordum fakat baktım ne harcarsam harcayayım elde avuçta var sıfır bonus, çok da bir karı olmadığını düşünerek bu kartlara geçiş yaptım. 

Shop&Miles programı farklı beklenti seviyelerine hitap eden ve farklı senelik katılım ücreti olan 3 kart grubuna sahip. Bunlar Gold - Platinum - Prive Kart olarak adlandırılmışlar. Temelde çoğu konularda benzer haklara sahip görünseler de sizin kullanım amacınıza ve lükse düşkünlüğünüze ve zamanınızın kısıtlı olmasına doğru orantılı artan fiyat ve servis hizmetleriyle birbirlerinden ayrılıyorlar. Şimdi "bedava bilet" deyince ne olduğuna bakmadan alıp, ekstresinde "Program Katılım Ücreti" görünce şok olan çoğu kişi gibi şok olmayın diye size programların artı ve eksilerini anlatmaya başlıyorum. Shop&Miles Kartlarda sizden normal bir kredi kartından daha fazla para alınır. Eğer bir sene içinde yaptığınız harcamalar ve sene içinde yapacağınız seyahatler düşük orandaysa kısa vadede bir karını göremeyebilirsiniz. Ama gerek iş gerek keyfiniz gereği sık sık uçuyorsanız veya aylık kredi kartı harcamalarınız çok düşük değilse ve tek kartta toplamak istiyorsanız bu program tam size göre. Karta banka, internet veya kısa mesaj ile başvurabilirsiniz. Kartınız tabi ki katılım ücreti de dahil özel bir kart olduğundan size aşağıdaki gibi şık bir kutunun içinde geliyor. Garanti bu konuda kendine yakışanı yapmış ve ilk aldığınızda "Vay be adamlar yapmış" hissi uyandıracak bir kaliteyi yakalamış...


Ben kartı yeni almadım. Geçen sene Temmuz'da almıştım fakat kartlarım eskidiği ve American Express olanın arkasındaki CCV numarasında bir sıkıntı olduğu için yenileme talebinde bulundum ve yeni kartlarım geldi. Burada az bilinen bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Kartlarınızı senede 3 kereye kadar ücretsiz yeniletebilirsiniz. 4. sefer ve sonrasında ise 5 lira kart ücreti keseceklerini unutmayınız. Yani son kullanma tarihine kadar eski püskü, kenarları soyulmuş kartlarla gezmenize gerek yok:) Ve gelelim şikayetimin olduğu yere. Garantinin kartlarını dağıtan şirket, sanırım adı Aktif İleti, iletişim adresi olarak İzmir'deki Ev adresimi göstermiş olmama rağmen tutmuş kartları eski iş adresime götürmüş. Her ne kadar eski iş adresimi silmemiş olmak benim hatamsa da, orada iletişim adresimi açıkça belirtmeme rağmen kafalarına göre bir adrese götürmeleri kesinlikle kendi hataları. Araya giren bayram tatili vs de karışınca, benim kartların gelmesi 25 günü buldu...

İsterseniz artık yavaş yavaş programlara ve ayrıntılarına geçelim. Her 3 programda da ortak olan özellikler şunlardır:

-Bir tanesi temassız alışveriş özelliği de olan Master Card, diğeri American Express Card olmak üzere limitleri birbirlerine bağlı iki karttan oluşurlar. Bunlar için ayrı ayrı para kesilmez, program ücreti iki kartı da kapsar.

-Garanti Bankası'nda başka bir kredi kartınız varsa onun limiti de aynı şekilde bu kartlara bağlanır.

-Temassız kart harcamalarınızda, American Express Card harcamalarınızda ve Program ortaklarında yapacağınız harcamalarda 1 TL=1 mil'in üstünde miller kazanırsınız. Garantiye ait olmayan POS'lardan çekilen işlemlerde bile 1 TL= 1 mil'dir.

-Hediye ve Avans Mil kazanabilirsiniz. Ayrıntıları az aşağıda ;)

-Millerinizi ister kendinize, ister başka birisine refakatçi bileti alarak, ister bilet sınıfınızı veya kart sınıfınızı yükselterek kullanabilirsiniz. İsterseniz daha çok mil kullanarak bütün Star Alliance şirketlerinde uçabilirsiniz.

-Bütün Kartların sigorta kapsamı aynıdır.

-Ekstrenizdeki her 100 TL için en fazla 1 TL ödeyerek İstek Dışı İşsizlik Sigortası ile Kart ödeme güvencesi vardır.

-Bütün Kartlarda biriken millerle Limitli Yer Kapasiteli ve Yer Garantili(Yüksek sezonda da daha yüksek mil ödeyerek uçabilme şansı) alabilirsiniz. Ayrıntılı tablolar altta mevcut.

-Türk Hava Yolları veya Star Alliance ile uçmak, American Express Card kullanmak veya Temassız ödeme yapmak, Yurtdışında kartınızı kullanmak size normalden fazla mil kazandırdığından bu özelliklere toptan Hızlı Mil Kazanma denir.

-Kullanılabilir Limitinizin 6 katı Avans Mil talep edebilir ve aldığınız mil miktarını 1 senelik harcamalarınızla telafi edebilirsiniz. 1 sene sonunda mil eksiğiniz kalırsa mil başına 0,04 TL borç kesilir.

-Her ay belli bir ekstre tutarını geçmeyi taahhüt ederseniz belli miktarda mil peşin olarak kartınıza yüklenir, buna da Hediye  Mil denir ve tablosu aşağıdadır. Ayrıca harcadığınız tutar daha kadar mil kazanmaya devam edersiniz.



-İsterseniz evinizden havalimanına isterseniz havalimanından evinize konforlu araçlarla transfer hizmetinden %30 indirimle yararlanabilirsiniz. Ücret tablosu aşığdadır. Daha ayrıntılı bilgi için BAKINIZ



Şimdi gelelim programlara:

GOLD CARD:


Benim de dahil olduğum, Shop&Miles programının giriş niteliğindeki kart seçeneğidir. Temel özellikleri diğer kartlarla aynı olduğundan ve benim ihtiyaçlarımı karşılayacağını düşündüğümden ben diğerlerinden daha ucuz olan Gold Membership'i seçtim.

MasterCard'la yapacağınız temassız alışverişlerde %15 fazla mil kazanırsınız. American Express Card'la yapacağınız alışverişlerde yine %15 fazla mil kazanırsınız. Program ortaklarında yapacağınız alışverişlerde bir de American Express Card kullanırsanız kazanacağınız mil oranı %50-60 artabilir. Eskiden 90 Lira olan senelik ücretine zam gelmiş ve 97,5 Lira olmuş.


"Şimdi neden bir kredi kartına 97,5 lira verilir?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Hemen kendimce kurduğum mantığı açıklayayım. Benim şuan 25.000 milim var. Zaman içerisinde açılan otomatik ödeme talimatı kampanylarına katıldığımdan ve babam benzini benim kartımla alarak mil kazanmama destek olduğundan oldukça avantajlı durumdayım. 15.000 mile yurt içi Türk Hava Yollarıyla gidiş dönüş uçak bileti, 20.000 milden başlayan fiyatlarla da Türk Hava Yollarıyla yurt dışı uçak bileti alabiliyorum. Şuanda neredeyse bütün Avrupa, Arabistan Yarımadası ve Rusya şehirlerine gidiş dönüş uçak bileti alabilirim ki bunu maddi olarak düşünürsek seçeceğiniz uçuşa göre 1000€'yu geçen bir avantaj demek oluyor.

Daha ayrıntılı  MİLMETRE

Bu paraları Bonus Kart'la harcasaydım, yok taksit yaptınız diye Bonus vermeyecekti, yok program ortağı değil, yok bilmem ne, elde avuçta doğru dürüst bir bonus olmayacaktı. Şuan eğer biraz da önceden seçersem çoğu şehre istediğim zamanda gitme ve dönme imkanım var, hem de bedava...Gerekli mil miktarını AYRINTILI LİSTE'ye bakarak daha net görebilirsiniz. ÖDÜL BÖLGELERİ de ayrıntılı bilgiler içermekte.


Bütün üyeliklerde oldukça kapsamlı bir yurt dışı seyahat sigortasına, bir alışveriş sigortasına ve acil durum sigortasına sahip oluyorsunuz. Ben her ne kadar üstte açıkca yazıyor olmasına rağmen TV/anten kısmından ücretsiz yararlanamış olsam da sigorta içeriklerini iyice öğrendim, orasına memnuniyetsizliğimi anlattığım kısımda değineceğim.

Ayrıca kartların az bilinen iki özelliği de Sabiha Gökçen Havalimanı'nda yaz döneminde 3- kış döneminde 7 gün bedava park hakkınızın oluşu ve Atatürk Havalimanı'nda İç ve Dış Hatlarda bulunan Garanti Lounge'ı Zone'dan ücretsiz faydalanma. Ama bu konuda kendi sitelerinde bir ikilik var. Şöyle ki;



Kartları karşılaştır seçeneğinde Zone'a giriş Gold Kart için de ücretsiz gösterirken, Gold Kart'ın sayfasında 15 €+ KDV olarak gösterilmiş.


Ben henüz kullanmadığımdan bu konuda hangisinin doğru olduğunu bilemiyorum. Ama Havalimanlarında bir sandviçin bile 15 lira'dan başladığını düşünürseniz, açık büfeden bara, Playstation'dan rahat koltuklara kadar her imkanın sunulduğu Zone'a 15€ vermek de çok pahalı olmayabilir. Tabi ki tercih meselesi. Ayrıca %50 indirimli Vale Parking, Shuttle hizmeti gibi ek hizmetler de mevcut.

PLATINUM CARD:


Platinum Üyeliğe zam gelmemiş ve 100 Lirası Shop&Miles Program ücreti, 50 Lirası Hızlı Mil Kazanım Ücreti olmak üzere 150 Lira olarak devam etmekte. Gold Karttan ayrıldığı temel noktalardan birincisi American Express kullanımlarınızda %15 değil de %25 ekstra mil kazanmanız. İkincisi ise sunulan &Club Yurt dışı seyahat ve Concierge hizmetleri. Bu hizmetler sayesinde siz ne istedğinizi söylüyorsunuz, kalanını banka hellediyor. Örneğin UEFA finaline bilet almak gibi... Ayrıca eğer yurtdışına sık sık çıkıyorsanız yurtdışında belirlenmiş seçkin mağazalarda da 2 kat mil kazanıyorsunuz. Dördüncü olarak da 150 seçkin noktada %20'ye varan indirimler mevcut. Aslında kartı alabileceklerin hayat seviyesi arttıkça kartın daha çok indirim sağlaması bana garip gelse de sistem böyle...

Bence en büyük özelliği ise Garani Zone'dan ücretsiz yararlandırması. Hatta yanınızda bir arkadaşınızı da ücretsiz olarak olarak yanınızda Zone'a sokabilir, uçuş öncesi beklemenizi keyfe dönüştürebilirsiniz. Eğer sık sık Atatürk Havalimanı'nı kullanan birisi olsaydım sırf bu özelliği için bile Platinum seçerdim. Çünkü Havalimanları inanılmaz pahalı, burada alacağınız hizmeti orada herhangi bir bar veya kafeden alsanız zaten bir senelik üyelik ücreti kadar hesap ödersiniz.

PRIVE CARD:


Gelelim serinin en ayrıcalıklı ve en pahalı üyeliği olan Prive Card'lara...Bu kartlara da zam gelmemiş ve 150 Lirası Shop&Miles Program ücreti, 100 Lirası Hızlı Mil Kazanım Ücreti olmak üzere 250 Lira olarak devam etmekte. Çoğu özelliği Platinum Card'a benzemekle birlikte artık gerçek bir üst düzey kart kullanıcısından bahsettiğimizi hatırlatmak isterim. Çünkü sundukları hizmetler de, hitap ettikleri kesim de oldukça iyi gelir seviyesindeki insanlara yönelik. Örnek olarak herşeyin en iyisini, en kusursuzunu arayan ve dünya çapında toplam 35.000 üyesi olan seçkin bir seyahat ve concierge kulübü olan Quintessentially'ye  senelik 750 $ üyelik ücreti yerine 400 Liraya katılma hakkı sağlıyor. Ayrıca seyahat ve trend dergisi olan &Mag'e üyelik de 50 Lira yerine ücretsiz sağlanıyor. Yine bir misafirinizle birlikte Garanti Zone'dan ücretsiz yararlanabiliyorsunuz.

Bu kartları sevmemin en büyük nedeni zaten program olarak 2 tane kartla gelmeleri. Yani kartlardan birisi hem MasterCard hem de 35 lira altındaki işlemler sıra beklemeden temassız ödeme imkanı sunuyor. Diğer kart da bütün dünyada saygınlığı tartışılmaz American Express ve size özellikle de program ortaklarında kullanırsanız çok ciddi mil kazanma şansı yanında e-bay, amazon gibi yurtdışı sitelerden sık alışveriş yapan biriyseniz ciddi indirimler sağlıyor. Aynı zamanda Shop&Miles kartla yapacağınız ödemelerde Pos cihazı başında beklemeniz imkansız gibi, şifreyi yazıp giriş tuşuna bastığınız anda onay geliyor.

"Ama bu kartların veya genel olarak Garanti Bankası'nın eleştirilecek yönleri yok mu?" derseniz, var...

En başta eleştireceğim özelliği daha önce bir arkadaşımın "off the record" haliyle söylediği üzere Garanti'nin Alo Garanti sistemi insanın insana ulaşamaması üzerine kurulmuş gibi. Yani sürekli işi bir makineyle halledin modu hakim. Onu istiyorsanız 3'e, bunu istiyorsanız 5'e basın modu sürüp gidiyor. Ama orada olmayan olağan dışı bir şikayetiniz varsa zulüm başlıyor. İlk başta bir insana erişmek için dakikalarca bekliyorsunuz, sonra olur da ulaşabilirseniz, bütün sistemi "size en kısa zamanda yolu vermek" üzerine kurulu, sizin ne dediğinizi çok da önemsemeden "öğretilmiş" cevaplarla sizi bunaltan temsilciyle resmen savaşmak zorundasınız.

Kağıt üstünde baktığınız zaman Garanti'de gerek internette gerek telefon hizmetlerinde  müşteri haklarını koruyan bir çok kanal mevcut. Ama bunların çoğu ne yazık ki gerçekten bir sıkıntınız olduğunda kısa vadede sıkıntınızı çözmekten yoksun. Sürekli "şu numarayı arayın, bu adrese e-posta gönderin, siz şu hanımla görüşün" diyerek bütün birimler sizi birbirine yönlendiriyor. Olur da sıkılmadan bütün direktifleri yerine getirirseniz de bu kadar çok yeri arayıp da sonuçta yine aynı sorun çözülmemiş olduğu için daha çok canınız sıkılıyor. 

Örneğin ben çanak antenimde yaşadığım bir sıkıntı ile ilgili 0212 213 33 33 numaralı telefondan Garanti Asistan hattını aradım. Durumumu anlattım. Konuşma tarzından oldukça yeni bir çalışan olduğu belli olan temsilci ilk başta böyle bir hizmetin olmadığını söyledi. Sonra ona ilgili maddeyi telefonda kendisine okuyunca "bir dakika" diyerek beni beklemeye aldı ve bir süre soruşturduktan sonra "böyle bir hizmeti duymadığını ama bana kayıt açacağını ve beni arayacaklarını" söyledi. Sonra beni aradılar. Arayan beyefendi oldukça manidar bir ses tonuyla "böyle bir hizmeti nereden duyduğumu, böyle bir elemanlarının olmadığını, benim nasıl bu iş için  kendilerini aradığımı" sordu. Ona da ilgili maddeyi okuyunca aslında kendi birimlerinin işi olmasına rağmen bana bir telefon vererek "Garanti Hayat"ı arayın dedi. Verdiği numara "Garanti Kültür Sanat" çıktı. Buradaki arkadaş "size bu numarayı kim verdiyse onu geri arayın, doğru numarayı versin" dedi. Sonra başka bir numara verdiler, o da yurt dışı sigortası için bir şirketin çıktı...

Ben de bu arada değişik seferler gerek info@shopandmiles.com adresinden, gerek bilgi@garanti.com.tr adresinden e-posta göndererek, gerek Haklı Müşteri Hattı'nda kayıt açtırarak, gerek Twitter'dan ShopandMiles ve Garanti adreslerine tweet'ler göndererek sorunuma çözüm arasam da uzun süre ya yanıt alamadım, ya da dalga geçer gibi şu numarayı arayınız yazan e-postalar aldım. Aradığımda yine aynı konuşmalar, aynı sonuçsuz kapatma. Sonra ısrarlı e-posta ve tweet'lerim neticesinde bugün beni Garanti Asistan'dan aradılar ve sigorta bölümünde TV/Anten kısmı açıkça yazıyor olmasına rağmen sadece uzman gönderebileceklerini, ücret olarak karşılamadıklarını söylediler. Neyse en azından cevap verdiler dedim ve olayı kapattım. Beni bugün arayan arkadaş ilk gün arasaydı, günlerce süren ve konudan haberi olmayan çalışanlar yüzünden gittikçe can sıkıcı hale gelen süreç hiç yaşanmayacaktı. Çünkü bir kredi kartıyla ilgili zaten senede ya bir kere sorun yaşarsınız, ya iki kere, bunda da Türkiye'nin en büyük bankalarından biriyle çalışıyorsanız, tabi ki ilk başta ilgi, devamında da çözüm beklersiniz. Değişik arkadaşlarımın Garanti ile yaşadıkları sorunlarda defalarca bankayı arayıp e-posta atmaktan sıkılarak, sonunda "Eee bunlarla mı uğraşacağım en kötü param yanar" dediklerine ise üzülerek şahit oldum...

Sonuç olarak bir kredi kartı olarak neredeyse hiçbir açıdan eleştiremeyeceğimiz, hatta çoğu açıdan örnek gösterebileceğimiz, sektörde 10. yılını kutlayan bu kartların müşteri hizmetleri kısmı kağıt üstünde oldukça dolgun görünse de ne yazık ki gerçek hayatta bu imkanlardan teorideki kadar yararlanmanız imkansız...Ama eğer çok para harcadığınız halde az bonus kazandığınızı düşünüyorsanız, sık sık uçuyorsanız veya en azından Atatürk Havalimanını sık kullanıyorsanız bence mutlaka bir tane edinin. Uçuşlarınızda alan vergisinin size ait olduğunu da hatırlatırım.


GÜNCELLEME:
01 Mayıs 2012 tarihinden itibaren Shop and Miles Card adını Miles and Smiles olarak değiştirmiştir. Yeni kartların farkları için Miles and Smiles Kredi Kartları yazımı okuyabilirsiniz.

NOTLAR:

Shop&Miles Kartlara BURADAN başvurabilirsiniz.
Görseller Shop&Miles WEB SİTESİ'nden alınmıştır. Daha ayrıntılı bilgiler de aynı adreste mevcuttur.
İlgilenenler için BURADA mil kartlarıyla ilgili güzel ve karşılaştırmalı listeler olduğunu gördüm

30 Kasım 2010 Salı

TTNET - Superonline Internet Fiyatları Üzerine



Şuanda bakıyorum TTNET futbol takımlarıyla anlaşmış, artık evinizde kullandığınız internet takımınızın interneti olsun diyorlar..GSNET, KARTALNET, FENERNET ve TRABZONNET isimleriyle satışta olacaklar. Bakan dahil gerine gerine birşeyler anlatıyorlar. Takımların desteklenmesi olumlu belki ama yıllardır TTNET'ten yediğimiz kazıkları düşününce insana komik geliyor. Şimdi bir tablo* koyacağım ve yazının bel kemiğini buradaki bilgiler ve önceden yaşadıklarımız oluşturacak...Tablolar biraz büyük olduğundan sağ tıklayıp "yeni sekmede aç" derseniz orjinal boyutta görüntüleyebilirsiniz.


Gördüğünüz üzere tablo dünya çapında en geniş baplantısı olan 20 ülkeyi gösteriyor ve ortalama internet hızlarını ve karşılığında ödedikleri maliyetleri gösteriyor. Hemen bakıyoruz dünyada en kaliteli interneti kim kullanıyor diye, tabi ki Japonya! Ortalama internet hızları 61 mbps! "Sıradan bir Japon vatandaşı 1 mbps için kar para ödüyor?" derseniz sadece 0.27$. Yani 61 mbps hız için bir Japon'un cebinden 16.47$ çıkıyor. Şaka gibi değil mi... 2. gelen ülke Kore, ortalama 46 mbps hızla bağlanıyorlar ve 1 mbps için 0.45$ ödüyorlar. Yani aylık 20.7$'a jet gibi internet. Liste böyle uzayıp gidiyor... Şimdi sıkı durun, Türkiye burada nerede? Zaten ilk 20'de değil :) ama internet o kadar PAHALI ki adamlar listeye alma ihtiyacı hissetmişler...

Türkiye'de 1 mpbs internet için ödemeniz gereken ücret +20$ olarak gösterilen bordo renkte...Bu ne demek oluyor, Meksika ve Yunanistan'la birlikte göz göre göre kazıklanıyoruz demek oluyor. İnsanların ortalaması 20-40-60 mbps çıkarken Türkiye'de en çok satılan paketler ne yazık ki fiyatı dolayısıyla hala 1 mbps ve bu hızı da almanızı garanti etmiyorlar. İşte yok kutuya yakın olacaksınız da yok bilmem ne de...1000 tane koşula bağlı dandik 1 mbps hızı almanız.

Hadi kör topal 1 mbps veya 8 mbps'ye kadar(!) hızı aldınız diyelim, bu sefer de adil kullanım saçmalığı başlıyor. Nedir adil kullanım? Aylık download'unuz 15 gb'ı geçerse hızınızın tarifnize bakılmaksınızın 512 k'ya düşürülmesi, ne kadar adil değil mi!? İnterntte bir tane adil kullanım vardır, o da hız düşümü olmayan, kotasız internet!!! Kalan hiçbir seçenek adil değildir! 



TTNET'in fiyatlarına bakıyorsunuz, 50 tane tarife ile insanların kafasını karıştırıyor. İlk başta tarife sayfası açılmamak için çaba gösteriyor. Size 50 tane soru soruyor. "Kaç şarkı indireceksin, kaç film indireceksin, sen bana söyle ben sana seçerim diğerlerine bakma" diyor...Adil kullanım madem bu kadar adil(!) neden adil kullanım olmayan paketler var diye düşünmeden edemiyor insan...Ben size söyleyeyim hemen, 1 mbps interneti size 32$ (45,31 TL)fiyatla geçirecekler de ondan... Anlayacağınız eğer adalet arıyorsanız bulacağınız son şirket TTNET...Akla ziyan müşteri hizmetleri konusuna hiç girmeyeceğim. Orayı arayıp da akıl sağlığınızı bozmadan kapatmanız imkansız, adeta dalga geçiyorlar teknik servis konusunda insanla...

Allahtan fiber optik  internet var dediğinizi duyar gibiyim. Superonline da TTNET'ten daha az sabıkalı değil ne yazık ki...Fiber optik interneti başta 24 ay taahhütle insanlara sattılar, sonra bir günde onlara da kota getirdiler, aylarca süren protestolara neden oldular. Şimdi onlarda da 50 tane seçenek var, fiyatlar fezaya kadar uzuyor...


"Hay Allahım!" demeden geçemiyorsunuz. Adam 100 mbps hız sunuyor, 15 GB kota...Kaç günde dolar acaba? 1? 2? Karar sizin..Üstteki Limitsiz yazılarına aldanmayın, hepsi Adil kullanıma(!) tabi, kotayı geçtin mi 100 mbps'i anca rüyanda görürsün. Halis limitsiz 100 mbps fiyatı ise 600 lira...Buyur buradan yak...

Bu listeleri görünce insanın aklına "Sanki Türkiye'de Gayri Safi Milli Hasıla Japonya'dan daha mı fazla da ben  onların onlarca katı pahalıya internet kullanıyorum?" sorusu geliyor . Biz hızımızla değilse de ibret-i alem fiyatlarımızla zaten listelere hep giriyoruz. Bugüne kadar 56k dahil Turk Net, Superonline, TTNET, Biri, Smile ADSL (Şuan kullandığım) Uydu Net vs neredeyse bütün servis sağlayıcıları kullandım. Teknik servis konusunda hepsi size yardım etmemek üzerine kurulular. Aradığınızda karşınıza çıkan Teknik(!) personel zaten "Neden aradın!?" der tarzda ve ezberlediği cümlelerle konuşuyor. Ne anlattığınızın, neleri orayı daha aramadan yaptığınızın onun için bir önemi yok. Sonuçta da sistemde arıza gözükmüyor deyip kapatıyor. 

Ondan artık bu firmalardan rica ediyoruz, pahalılığınız ve kalitesizliğiniz tescillenmiş durumda, lütfen elinizi cebimizden çekin! İlk 3-5 ayı ucuza veya bedava olup da devamında aşırı pahalı paketler, süslü taraftar paketleri değil, insan gibi internet bağlantı hız ve ücretleri bekliyoruz...

Paylaşmak güzeldir, çekinmeyin paylaşın! :)

NOTLAR:

*İlk tablo: BURADAN alınmıştır.
TTNET fiyat listeleri BURADAN
Superonline fiyat listesi BURADAN alınmıştır.

29 Kasım 2010 Pazartesi

Starbucks Coffee Dark Cherry Mocha

Mmmmmmm, başlığı okuyunca bile o enfes kahve kokusunu aldınız değil mi?
Evet şuan önünden geçtiğiniz, arkadaşlarınızla oturup enfes kahveler eşliğinde muhabbet ettiğiniz Starbucks anılarınız canlandı gözünüzde biliyorum:) Bugün sizlerle paylaşmak istediğim ürün Starbucks tarafından geleneksel olarak yılbaşına özel hazırlanan iki lezzetten birisi olan Dark Cherry Mocha.


Zaten fazla konuşmaya gerek yok aslında...Üstteki görüntü yeterince manidar ve çekici :) Ne demişler "Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz..." Bunu gönül rahatlığıyla Starbucks için söyleyebilirim. Starbucks işini yapıyor ve yaptığı işi gerçekten iyi yapıyor. Neyse önce kahvemizden konuşalım, sonra şirketle ilgili konulara tekrar döneriz:)



Bugün evde uyuzlanırken, ne zamandır dilimde olan Dark Cherry Mocha aşkım öyle kabardı ki, daha fazla ertelemeye gerek duymadan üstümü değiştirdiğim gibi Agora'ya doğru tatlı bir yürüyüşe çıktım. Ne sıcak ne soğuk havanın da güzel arkadaşlığıyla, bizim eve yürümek için uzak gibi görünse de az bilinen ara sokak yollarından hemencecik Agora'ya ulaştım ve kendimi hemen eski bölüm girişinin sağındaki Starbucks vitrininin önünde buldum:) Dark Cherry mocha dönemsel bir lezzet olduğundan kısıtlı zamanda bu enfes tadı tatma imkanımız var ne yazık ki...Ama bence bu da ona ayrı bir lezzet katıyor, bu sayede her sene bu zamanlar benim için "Dark Cherry Mocha" zamanları :)


Kahvemiz oldukça lezzetli. Ama hemen belirtmek isterim ki sık kahve içenlerden değilseniz biraz ağır gelebilir, tadı oldukça dolgun. Neticede o bir Mocha. Benim gibi şekersiz ve genelde kremasız kahve içiyorsanız standart hali size biraz şekerli gelebilir ama ben kıvamını bozmamak açısından standart haliyle tüketiyorum, onu öyle sevdim çünkü, onu değiştirmeye çalışmadan bu sevgiyi devam ettiriyorum:) Normalde de favori içeceğim Beyaz Çikolatalı Mocha olduğundan aslında bana çok yabancı bir tat değil. Ama onu özel kılan Vişne aroması. Kahvemiz nelerden oluşuyor diyecek olursanız  hemen sayalım: Vişne sosu, espresso, buharda ısıtılmış süt ve krema. 


Evden çıkmadan yeni yemek yemiştim ve karnım ziyadesiyle toktu. Alacağım kahvenin de fazlasıyla doyurucu olduğunu bildiğimden her ne kadar yine üstte de görebileceğiniz üzere dönemsel bir lezzet olan Kakaolu Vişneli Muffin'i denemek istesem de gözüm kesmedi açıkcası...Ama birgün gidip Toffee Nut Latte ve Vişneli Muffin'i de deneyeceğim. Her seferinde böyle diyorum ama gidince "Bir sene boyunca bulamayacak olmanın" hüznüyle siparişimi hep Dark Cherry Mocha'dan yana kullanıyorum ama bu sefer kararlıyım, yeni lezzetleri de keşfetmem lazım:) Ama mozaik pastalarını gözüm kapalı tavsiye edebilirim, favori pastam o;)




İşte denemeyi düşündüğüm muffin üstteki, oldukça lezzetli görünüyor değil mi? Beni tanıyanlar iyi bilir, damak tadım iyidir, beğendiğim şeyler genellikle insanlar tarafından çok beğenilir ve arkadaşlar arasında "Umut bir şeyi "Ye" diyorsa ye, kendisi onu yiyorsa kesin ye!" gibi bir şakamız bile mevcut:)


BURADA Starbucks'ın İzmir için ürettiği kupaların yukarıdaki resmini görünce beğendim, onu da sizlerle paylaşmak istedim. Diğer şehirler için de böyle çalışmaları olduğunu biliyorum. Şimdi gelelim kahvenin ötesinde, şirketin geneline bakış açıma...


Yazının en başında dediğim gibi, Starbucks işini yapıyor ve işini gerçekten iyi yapıyor. Ankara-İstanbul-İzmir'deki neredeyse bütün (İstanbul hariç, malum orası çok büyük:)) şubelerinde kahve içmişliğim vardır. O kadar mağazaya girip de insan bir tane kaba, yüzü gülmeyen, sizi tersleyen personelle karşılaşmaz mı? Hayır. Bir kere bile karşılaşmadım. Hepsi o kadar güler yüzlü, o kadar sıcak yaklaşıyor ki size, zaten kafadan rahat başlıyorsunuz siparişinize. Benim hizmet sektöründe en çok önem verdiğim şey girdiğim mağazadaki insanların bana yaklaşımıdır. İzmir'deki Kule Balık'ı sevmemin birinci nedeni balıkların tazeliğiyse, ikinci nedeni inanılmaz ilgili servis elemanlarıdır. Bu durum Starbucks'ın bütün şubelerinde de sabit gibi. Baristalar birbirinden kibar ve sıcakkanlı. Ben buradan, dışarıdan bakan bir çift göz olarak Starbucks'ın çalışan memnuniyeti en yüksek şirketlerden olduğunu değerlendiriyorum. Çünkü çalışanları iş yerlerinde mutlu olmasalar, bana bu sıcakkanlı ortamı "taklit etmeleri" imkansız gibi geliyor.

Ayrıca artık eskiden filmlere konu olacak kadar hızlı ve ingilizce kahve isimleri söylenerek müşteri zorda bırakılmıyor:) Gayet basitçe "Orta Boy Vişneli Mocha istiyorum" diyerek sipariş verebilirsiniz. Recep İvedik tabiriyle "Tall-Grande-Venti- Bitti gitti!" devri geçti yani:) Ayrıca artık sıradan kahve mağazalarında bile kahve fiyatlarının 6-7 lira civarında gezindiğini düşünürseniz, orta boy için 7,50'lik fiyat etiketi gayet sıradan duruyor. Ne işi yaparsanız yapın, işinizi gönlünüzü vererek yaparsanız, sonuç işte böyle olumlu oluyor. O yüzden ne işle meşgul olursanız olun, lütfen karşınızdakine içten olun. Karşılığını mutlaka alırsınız. Hele de gıda ve hizmet sektöründe...

Ayrıca kendilerinin yenilenebilir enerjiyi ve adil ticareti destekleyen politikalarını da destekliyorum.

Paylaşmak güzeldir, çekinmeyin paylaşın! :)

NOTLAR:
Yazı ilk yayınlandığında Twitter'dan bir arkadaş "Starbucks'tan kaç para alıyorsun?" diye sorarak beni gülümsetti:) Hiç para almıyorum, yukarıdaki kahveye de 7,50 ödedim:) Kahveyi bana hazırlayan Agora şubesinin bu yazının yazıldığından bile haberi yoktur:)


Kendi çektiğim 2 fotoğraf  haricindeki resimler RESMİ STARBUCKS SİTESİNDEN alınmıştır.

22 Kasım 2010 Pazartesi

FikriMühim Olmak

Dün çok sevdiğim iki arkadaşımla değişik konularda muhabbet ederken kulaktan kulağa pazarlamanın önemine gönderme yapmıştım ki gezinirken bir blogda turuncu bir rozette "Ben FikriMühimim" yazdığını gördüm. Hemen tıkladım ve beni FikriMühim ana sayfasına götürdü. Nedir bu FikriMühim diyecek olursanız tam olarak kendi tanımlarıyla
"Türkiye’nin ilk ve tek Ağızdan Ağıza Pazarlama / WOMM (Word of Mouth Marketing) ajansı olan FikriMühim; Markaları yönlendirme gücünü bizzat tüketiciye veren bir pazarlama devrimidir."



Ben bu Ağızdan Ağıza veya yıllardır kendi kullandığım şekliyle Kulaktan Kulağa pazarlama konseptine çok inanıyorum. Şimdi şöyle bir düşünün, bazı mekanlar vardır, hep doludur, yer bulamazsınız, günlerce önceden rezervasyon yaptırmanız gerekir. Ama kendi kendinize düşünürsünüz, en küçük bir gazete, dergi, internet ilanları yok. "E nasıl oluyor bu?" derseniz, giden insanların kulaktan kulağa "filanca restorana gittim, muhteşem balık yapıyorlarmış, vallahi dibim düştü" tarzında muhabbetleri şeklinde oluyor efendim:) Zaten bu blogda da tam olarak bunu yapmaya çalışıyordum; beğendiğim şeyleri ufak ufak fısıldamak...

Ben bu yolla İzmir'de "Ciğerimi Ye", Ankara'da "Lox Cafe", İstanbul'da "Karaköy Namlı"ya çok adam kazandırmışımdır mesela. Mekanlar, ürünler kulaktan kulağa adeta ışık hızında yayılıyor.

Hatırlayın Murat Kekili vardı adam bir şarkı yaptı internete verdi, sonra fısıltı gazetesi dolaşmaya başladı "Bu şarkıyı yapmış, intihar etmiş" diye...Veya Hayalet Sevgilim vardı, aynı tarz...Bu da bu işin profesyonelce ve ticari kaygı taşıyarak biraz da samimiyetsizce yapılanı...İkisi de sonradan ortaya çıkıp "Yok ben ölmedim" dediler çünkü kampanya tutmuştu...

Neyse konuyu dağıtmadan ilerleyelim, bu "FikriMühim kimdir?" diyecek olursanız, bu kopyala yapıştır olayı çok kendi tarzım olmasa da yine kendi ağızlarından aktarmak istiyorum:

FikriMühim,
  • Arkadaşları ve yakınlarından oluşan geniş bir sosyal çevresi olan,
  • Sohbet etmeyi seven, konuştuğunda insanların ilgi odağı olan,
  • İlgilendiği konularda uzman olarak kabul edilen, tavsiyesine, fikirlerine güvenilen, danışılan,
  • Markaların ürün veya hizmetlerini daha piyasaya çıkmadan denemekten zevk alan, denediği markalar hakkında yorumve eleştiri yapmayı seven,
  • Üretici firmalara sesini duyurup pazarlama stratejilerine yön vermek isteyen,
  • Dinamik, heyecanlı ve proaktif davranmayı seven,
  • Dünyayı, Türkiye’yi ve yakın çevresini yakından takip eden, öğrenmeyi ve keşfetmeyi seven, yaşamdan zevk almasını bilen,
  • Yeni fikirler üretmeye ve bunları insanlarla tartışmaya meraklı,
  • Uzmanlık alanıyla ilgili bilgi ve fikirlerini paylaşmayı seven, insanlara tavsiye vermekten ve yardımcı olmaktan kaçınmayan,
  • Fikirleriyle insanları etkileyebilen ve harekete geçirebilen,
  • İnternet, televizyon, radyo, gazeteve dergileri günübirlik takip ederek, uzmanlık alanına giren konularda bilgilerini sürekli güncel tutan,
  • Yeni bilgileri kendi eleştiri süzgeçlerinden geçirmeden kabul etmeyen, sorgulamayı seven,
  • Eleştirilerinin düzeyli ve yapıcı olmasına özen gösteren,
  • Beğendiği ya da beğenmediği bir konuyu, sözlü ya da yazılı olarak insanlarla paylaşmaktan çekinmeyen, MÜHİM FİKİRLİ kişilerdir.
Övünmek gibi olmasın burayı okuduktan sonra kendimden çok şey bularak hemen ben de kayıt oldum. Sistem şöyle işliyor:

1-Kayıt oluyorsunuz
2-Kendinizle ilgili bilgileri veriyorsunuz, ilgi alanlarınız, hoşlandığınız şeyler, kampanya e-postlarını almak istediğiniz konuları seçiyorsunuz.
3-Size e-posta göndermeye başlıyorlar. Korkmayın spamcı değiller:)
4-Gelen e-postalarda ilginizi çeken bir kampanya olursa "tamamen kendi isteğinizle" katılıyorsunuz.
5-Size seçtiğiniz kampanya ile ilgili bir kargo yolluyorlar. İçinde henüz piyasaya çıkmamış bir ürün ve bununla ilgili anlatırken kullanabileceğiniz ek destek materyalleri var. Ayrıca ürünle ilgili başkalarının bilmediği ufak hikayeler vs. de oluyormuş. 
6-Siz bu ürünü deniyorsunuz. Ve objektif olarak görüşlerinizi paylaşıyorsunuz. Sizden bekledikleri ürünün reklamını yapmanız değil. Ürünle ilgili samimi görüşünüzü insanlarla paylaşmanız. 
7-Sonra ürünü kimlerle paylaştığınızı, neler anlattığınızı, nasıl tepkiler aldığınızı gösteren bir rapor doldurup siteye yolluyorsunuz ve onlar da ürün sahibi firmayla paylaşıyorlar. Böyle firma kullanıcıların samimi yorumları sayesinde ürün üstünde değişiklik yapabiliyor veya kampanyalarını şekillendirebiliyor.
8-Bu arada doldurduğunuz anketler, yolladığınız raporların ayrıntı ve objektiflik seviyesine göre size puan veriyorlar ve biriken puanlarınızla sitenin ödül sisteminden hediyeler seçebiliyorsunuz.

BÖYLE bir de blogları var, çok aktif değiller ama ara sıra bişeyler karalamışlar:)

Bence bu bir devrim. Hem de çift taraflı bir devrim. Neden diyecek olursanız firmalar açısından kullanıcı yorumuna bu kadar önem verilmesi açısından, kullanıcılar açısından da sıradan insanların milyon dolarlık firmaların pazarlama kampanyalarında bu kadar etkin rol alabilmesi açısından...Düşünün ki bir leke çıkarıcı gönderdiler ve denediniz, vaat ettikleri sonuçları alamadınız. Bunu samimi olarak paylaştınız ve firma ürünü piyasaya sunmadan formülü geliştirme kararı aldı...5 yıl önce söyleseler gülerdik herhalde...

Bakın bu olay o kadar ileri noktalara geliyor ki eğer objektif ve ayrıntılı raporlar vermeyi adet haline getirirseniz zaman içerisinde iş teklifi almanız bile mümkün...Ayrıca bakın Prensesin Uykusu filmine davet edilen FikriMühim'lerle ilgili BURADA ne yazıyor:
"Fikrimühim ekibini, -yine bir ilki gerçekleştirerek- filmin galasına eleştirmenler ve alışıldık simalardan evvel, biz fikrimühimleri davet etmelerinden ötürü kutlarım. Orijinal bir fikir."

Sanırım sistemi ve artık ne kadar önem verildiğini anladınız...Benim niye FikriMühim olduğuma gelecek olursak tabi ki siteden punalarımla alacağım bedava traş makinesinin derdinde değilim, benim gözüm daha yükseklerde ;) Daha dün gece kaydoldum, ondan daha hiçbir kampanyalarına katılmadım ama sistem oldukça adil ve başarılı görünüyor, hadi rastgele....

12 Kasım 2010 Cuma

Turqs Hoodie

Hepinize tekrar merhaba!
Durun siz söylemeden ben hemen açıklayayım, başlığa "Hoodie" yazmaktan ben de memnun değilim. Ama diğer türlü başlık "Turqs Kapşonlu Uzun Kollu Tişört" gibi "Çok oturgaçlı götürgeç" tarzında birşey olacaktı, ondan kısa tutmak adına "Hoodie" yazdım geçtim..

Ürünü tanıtmaya başlamadan önce hemen Turqs markasına değinmek istiyorum. Turqs projesi İzmir'li iki girişimci olan Enis Şengül ve Gökhan Peksarı'nın Kültür Bakanlığı'nın bir projesinde yer almasıyla başlıyor. Milli mirasımızı tekrar hatırlamamızı sağlayacak desenlerle ürünlerine hayat veriyorlar. Kurdukları KÖK-N Tasarım şirketi bir çok markayı içeriyor. Bütün marklarının Markafoni'de satışı olduğundan zaten BURAYA bakınca göreceğiniz markalar oldukça tanıdık gelecek. :)


Ürünümüze gelecek olursak:) Ben daha önce Turqs'un markafoni'deki kampanyalarından bir tane "Çift Semazen" bir tane de "Efe" Tişörtü almıştım. Genel olarak onlardan memnundum. Kışın yaklaşmasıyla beraber son kampanyalarından önceden beri çok hoşuma giden Hezarfen Ahmet Çelebi modelini almaya karar verdim. Siparişimi verdim, ürün yine her zamanki gibi şık bir kutuda geldi. 


Ürün 1632'de Hezarfen Ahmet Çelebi'nin lodoslu bir günde Galata Kulesi'nden Üsküdar Doğancılar'a olan uçuşunu* simgeleyen oldukça şık ve olanları kapattıktan sonra hala bir uçak fabrikası olmayan ülkemiz için de taa 400 yıl önce atalarımızın neler düşündüğünü/yapabildiğini göstermesi açısından şık olduğu kadar da  manidar bir tasarıma sahip. Burada bir konuya değinmeden geçemeyeceğim. Çanta'da olan baskıda Galata ve Hezarfen aynı desende yer alırken kıyafetlere gelince iki desen ayrı ayrı kullanılmış. Keşke Galata tam değilse bile şuan olduğundan biraz daha fazla görünüyor olsaydı.


Kumaşı oldukça kaliteli, hatta itiraf edeyim gelmesini beklediğimden daha kaliteli. Tişörtleri hep Large alıyordum ama malum "köfteler" problemlerimden dolayı kenarları yapışıyor diye bu sefer XLarge seçim yaptım. Genel olarak Turqs markasının ürünleri dar kesime benziyor, ondan seçim yaparken iyice rahat olsun diyorsanız normalde kullandığınızın bir üst bedenini de seçebilirsiniz.. Kapşon yüksek boğazlı ve içten de kapatılmış böylece hem şık hem de kumaşın iç kısımlarındaki tüylerden koruyan bir tasarımı olmuş.


İlk fotoğraftan da görebileceğiniz üzere ürünün lastikli kısımları oldukça geniş tutulmuş ve bence güzel görünüyor. Ayrıca iki yanında elastik şeritler kullanılmış. Bu hem alışılmışın ötesinde bir tasarım, hem de benim gibi köfteleri olanlara normalin ötesinde bir rahatlık sağlıyor:) Ürünümüzün arka tarafı düz beyaz herhangi bir baskı bulunmuyor. Ben 15 ay tiört baskılarına kalıp üreten bir şirkete ortaklık yaptım. Ondan işin baskı kısmını yeterince bilen biri olarak baskının gerçekten güzel olduğunu söyleyebilirim. Tramları oldukça güzel açılmış ve bu tarz elastik kumaşlara baskı yapmak genelde zor olmasına rağmen baskı oldukça kaliteli. 


Şimdi iki tane öneri getirmek istiyorum. Bunlardan birincisi bu tarz ürünlerde alışık olduğumuz kanguru ceplerin olmayışıyla ilgili. Önündeki desen çok büyük olduğundan cep konmamış diyebilirsiniz. Ama üstteki örnek gibi dikili mala baskı yapmak da mümkün. Ama iki ürünün kumaşlarını karşılaştırdığımda üstteki Nike Celtic'in kumaşı daha ince ve daha az esnek, bu yüzden ona basmak daha kolay. Turqs'un kullandığı kumaş oldukça pofuduk ve elastik, bu yüzden cep dikiliyken baskı denenmiş ve sonuç beğenilmemiş de olabilir.


İkincisi de nakış ile ilgili. Ben tarz olarak nakışla baskının iç içe olduğu ürünlerden hoşlanıyorum. Bu kadar güzel bir üründe de kol ağzı, sırttaki etiket dikişinin ortası veya en azından şuan baskının sağ altında kalan Turqs logosu şık bir nakışla ortaya çıkarılabilirdi diye düşünüyorum. Üstteki örnekte ne kadar hoş olduğunu görebilirsiniz. Ürün beyaz olduğundan çok net ve güzel görünürdü diye düşünüyorum.

SONUÇ OLARAK:

Turqs markası "Mirasın Üzerine Sinsin-Let Heritage Surrond You" sloganıyla çıktığı yolda emin ve başarılı adınlarla ilermeye devam ediyor. Değişik markalar altında taklitlerini yaptıklarını görüyorum. Her şeyin taklidi aslını yüceltir. Baskı sektöründe olduğum dönemde o kadar anlamsız, o kadar saçma desenler, hiçbir mantık içermeyen İngilizce kelimelerden oluşan cümleler gördüm ki, şimdi Turqs'un oturtmaya çalıştığı mantığı heyecanla takip ediyorum. Ürünün normal satış fiyatı 99 lira. Ama ben özel alışveriş kulubü Markafoni sayesinde 49 liraya aldım. Şuan Nike Hoodie'lerin 109 Lira'dan başlayan fiyatlarla satıldığını düşünürseniz, kalite olarak onlardan hiçbir eksiği olmayan bu "yerli" markanın ürününü de mevsim sonu olmamasına rağmen mevsim sonu fiyatından aldığımı görebilirsiniz. Markafoni davetiye ile üye alan bir kulüp olduğundan siz de bu seçkin kulübe katılmak istiyorsanız sayfanın yanındaki veya altındaki linke tıklayarak hemen davetiyenizi alabilirsiniz. Gerek baskı kalitesi gerek misyonu açısından bu tip markaları desteklememiz gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden de ister http://www.turqs.com/ üzerinden direk alışveriş yapın, ister markafoni'de kampanya açmalarını bekleyin ama ne olursa olsun bu tip girişimlere destek verin.

Markafoni yetkilerine de ufak bir not düşmek istiyorum. Acilen Yurtiçi Kargo'dan başka bir firmayla daha anlaşma imzalayıp, iki şirket arasından seçimi müşteriye bırakmaları gerekiyor. Bendeistiyorum.com'a 3 liraya kargo fırsatı sunan UPS olabilir mesela. Çünkü 3 siparşim de kargoya verildikten sonra oldukça geç elime ulaştı. Yurtiçi Kargo  Güzelyalı Şubesi insana saç baş yolduruyor.

*Hezarfen Ahmet Çelebi için: